Sultanahmet Meydanı’nda birbirinden güzel tarihi eserler arz-ı
endam ederken güzellikleri bu kadar ortadayken gizli saklı duran, dışarıdan
bakınca bir şeye benzetilemeyen Yerebatan Sarnıcı, içine girince bambaşka
bir güzellik sunuyor.
Islak merdivenlerden inerken hafif ışıklandırılmış loş ortamı ve
çalan müzikle bir anda insanı etkileyen büyüsü başlar sarnıcın. Yapılış amacı
bu olmasa da… Bugün konserler ve çeşitli kültürel etkinliklerin düzenlendiği
sarnıç, Doğu Roma İmparatorluğu’nun parlak dönemlerinde İmparator
Justinianus zamanında yaptırılmış (MS.532). Taa Belgrad Ormanlarından getirilen
su, burada toplanıp sarayın su ihtiyacını karşılarken şimdi içinde bulunan
sulara madeni para atan turistlerin dilekleri karşılanıyor. İrili ufaklı pek
çok balığın da yaşam alanı olan bu sularda balıklar kelimenin tam anlamıyla
paranın içinde yüzüyorlar.
9 metre
yüksekliğinde tam 336 mermer sütun birbirlerine 4,8 metre mesafeyle sıralanıp
sarnıcın ayakta kalması için yıllardır bu yükü çekiyorlar, aynı zamanda eşsiz
bir görüntü oluşturuyorlar. İlk bakışta hepsi aynı gibi görünse de sütunların
bazıları mermer, bazıları granit, bazıları tek parça bazıları iki parça,
bazıları corinth bazıları ise ion üslupla şekillendirilmiş. Çoğu silindir
şeklinde olsa da köşeli veya yivli olana da rastlamak mümkün ki bu sütunların
önemli bir bölümü eski yapılardan toplanıp burada kullanılmış.
Sütunların arasında ahşap yürüme yollarının müsaade ettiği
kadarıyla sarnıcın içinde dolaşırken yol seni sonunda yan ve ters duran iki
medusa başının sütunlara kaide olarak kullanıldığı kuzeybatı köşesine götürür.
Medusa, Yunan mitolojisinde yeraltı dünyasının dişi canavarından, üç gorgonadan
biri olarak bilinir. Üç kız kardeşin ikisi ölümsüz, yılan başlı olan Medusa ise
ölümlüdür. Kendisine bakanları taşa çevirme gücü vardır. Mitolojik olarak
medusa başının büyük yerleri ve özel yapıları kötülüklerden korumak amaçlı
kullanıldığı düşünülüyor.